“Abi içim paramparça, artık ekranlara bakamıyorum” dedi, sesi titreyerek. Cemaat de öyle, ağızları bıçak açmıyor, herkes üzgün, moralsiz…
8 Ekim’den bu yana, işgalci İsrail katliamların dozunu her geçen gün arttırarak insanlık tarihinin en vahşi, en acımasız katliamlarına bir yenisini ekliyor. İslam dünyası ise sadece seyrediyor. Elle tutulur, gözle görülür aksiyon alan ülke neredeyse yok. Katar Emiri katliamın durmaması halinde batıya sağladıkları gaz tedarikini sona erdireceğini söylerken, Başkan Erdoğan bir taraftan dünya ülkelerine seslenip İsrail’e karşı çok sert açıklamalar yaparken, diğer taraftan da arka kapı diplomasisiyle ateşkes için zemin oluşturmaya çabalıyor. On gün içinde binin üzerinde çocuk, dört binin üzerinde sivil katleden bir terör devletiyle bu iş nasıl olur tahayyül edemiyorum.
Başta ABD olmak üzere batı dünyasının yapılan katliamları görmezden gelerek İsrail’e verdiği sınırsız destek İsrail’i iyice şımartırken, İslam dünyasının dağınık, tutarsız ve ilkesiz görüntüsü “bunlardan bir halt olmaz” diyen İsrail’i iyice azdırıyor.
Perşembe günü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın İslam İşbirliği Teşkilatı’nın olağanüstü toplantısında sarf ettiği sözler Arap dünyasının içler acısı halini acı bir şekilde gösteriyor.
Fidan toplantıda yaptığı konuşmada mealen; “bu güne kadar İsrail’in barbarlıklarına, çocuk katliamlarına sadece kuru bir kınamayla tepki verdik. İsrail ise her seferinde dozu daha da arttırarak vahşi saldırılarına devam etti. Bu gün kınama değil, daha kesin ve somut bir şeyler yapıp bu şımarık döngüyü kırmamız gerekiyor” dedi. Maalesef pek ümitli değilim. Hele hele ABD, gönderdiği uçak gemileri ve İsrail’e müdahale etmeye niyetlenecek ülkelere verdiği gözdağıyla İsrail’e sınırsız alan açtı ve buna karşı durabilecek Ortadoğu ülkesi yok. İsrail de bu fırsatı kaçırmayarak, okul, cami, hastane, kilise demeden resmen soykırım uyguluyor. Tıpkı Almanların bir zamanlar kendilerine yaptığı gibi. Yazılacak çok şey var ama zaten 1967’den beri bunlar yazılıyor, çiziliyor… Tıpkı o tarihten bu yana bitmeyen kınamalar gibi!
Batı, insanlık ve medeniyet tarlamızı yüz yıldır dilediği gibi sürdü, sürüyor. Öyle ki, kendi içinde asla kabul etmeyeceği, en ağır tepkilerle reddedeceği her şeyi, medeniyet, demokrasi, adalet, özgürlük soslarıyla bizlere dayattı, dayatmaya devam ediyor. Artık şunları görme zamanı gelmedi mi?
İslam alemi cehalet ve şekilciliğe mahkum edildi ve bu kabuk kırılamıyor! O yüzden halen din ve mezhep ayırımı bizi bölen en keskin zehir olmaya devam ediyor. Bu yüzden batı gözünde hiçbir değerimiz yok!
Uluslar arası değerler, adalet, hukuk, eşitlik, özgürlük dedikleri kavramların içini öyle boşalttılar ki, bu değerler silsilesinin yerini moda, çıplaklık, pornografi, tüketim çılgınlığı, lgbt, uyuşturucu vs ile ikmal ettiler. En başta da aile ve çocuklarımızı hedef aldılar.
Müslümanların dünyanın dört bir yanında uğradığı katliamlar halklar arasında büyük tepkilere yol açarken, başta İslam liderleri olmak üzere dünya liderlerinin pek umurunda değil maalesef. Gururla ülkemi bu tespitin dışında tutuyorum.
Maalesef bir kez daha gördük ki batı dünyası Yahudi lobisinin oyuncağı olmuş!
Dünya öyle bir yere evrildi ki, protesto, yürüyüş, gösteri gibi şeylerin hiçbir kıymeti yok. Bağımsız silah sanayin olacak. Sadece savunma değil, hücum vasıtaların da çok güçlü olacak. Aksi takdirde var olma şansın yok. Sadece sıran gelmemiştir!
Sonuç olarak, dünya hiç güvenli değil ve kaçınılmaza doğru freni boşalmış kamyon gibi ilerliyoruz. Bu süreçte güçlü, kararlı, ne yaptığını bilen bir Türkiye sadece Türklerin değil tüm İslam ümmetinin kurtuluşu olacaktır.
ABD’nin Müslümanlara işkenceler yapmak için kurduğu Guantanamo'da aylarca esir kalan İbrahim Şen’i çoğunuz duymamışsınızdır. Şen 2000 yılında Afganistan’a eğitim için gitmiş. ABD askerleri tarafından yakalanıp El Kaide militanı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınır ve sorgulanmak üzere Guantanamo’da aylarca esir tutulur. Aylar sonra suçsuz olduğu anlaşılıp serbest bırakılan Şen anlatıyor:
“Oradaki sorgulamalara İsrailli hahamlar da katılıyordu.
Sorgulamanın birinde Yasef isimli Yahudi bir komutan;
-"Türk, hiç merak etme. Sıranın size gelmesine çok az kaldı. Irak, İran ve Suriye'den sonra sıra Türkiye'de. Kadınlarınız hizmetçimiz, erkekleriniz de kölemiz olacak. İstanbul'a geldiğimizde ilk önce dedeniz Abdülhamid'in mezarını ateşe vereceğiz"
Adamlar bir taraftan yüz yıl sonrasının planını yaparken, diğer taraftan yüz yıl öncesinin intikamını da hesaplıyor.
Biz ise profil fotoğraflarımıza Yahudi bayrakları koyup, zalimin yanında saf tutuyoruz!
Dedim ya, adamlar tarlalarımızı iyi sürmüş, bu tarlalara iyi bir anız gerek!