Yıllardır azim ve sabırla tüm dünyada, insanlığa karşı işlenen bir soy kırımın projesi adım adım sona yaklaşıyor.
Kapitalist sistemi, insan ırkını yok etmek için kullanan karanlık bir akıl her yönüyle insanlığı kapana kıstırmış bir durumda.
Çok değil beş on yıl gibi, bir insan hayatı için bile kısa sayıla bilecek bir sürede bunun sonuçları ile yüz yüze kalacağız.
Tüm dünyayı kurtarma gibi bir niyetim olsa da, bunu şuan için yapmak gibi bir şansım yok.
Ben önce kendi evimin yani ülkemin kurtuluşu için, karanlığa bir kibrit alevi bırakmayı deneyeceğim.
Hayırlı uğurlu olsun.
Bu planın bir parçası olarak; Bizim coğrafyamız için, nur topu gibi ölüler diyarı Anadolu'muz oldu.
Anadolu'dan, yangından mal kaçırır gibi , sigortalı iş ve daha rahat konforlu bir yaşam alanı vaadiyle, köylerimiz boşaltıldı son 40-50 yıldır.
İlk olarak 1990-1991 eğitim öğretim döneminde başlayan taşımalı eğitim sistemi ile Anadolu'ya ilk darbeler vurulmaya başlandı.
2000 yılında yaklaşık, 3 milyon köy okullarında öğrenci eğitim görüyordu.
Bugün bu sayı 600 bin civarın da ve kapanan köy okulları sayısı 20 binden fazla. Tamamen çürümeye terk edildi bu binalar.
Çocuklarını okutmak için köyden şehirlere inen insanımız, bir daha köye geri dönmedi.
Oysa bir örgencisi bile olsa köy okullarının açık tutulması gerekiyordu.
Sonrasında, 2014 yılında köylerin mahallelere dönüştürülmesi. Her kes şehirli olmuştu artık.
Anadolu'da, neredeyse köylü diye bir tanımlama bile kalmadı.
Açıkçası şehirdeki hayatı da sevdi Anadolu insanı. Tezek, çamur,kar kış yerine doğal gazlı binaları tercih etti.
Bir kere şehirde yaşam kurulduktan sonra köye dönmek artık imkansız oldu tabi. Kim geri dönüp o zorluğa katlanacaktı!
Peki köylerde kalanlar için durum ne halde?
Tohum, gübre, mazot, hayvancılık, yem fiyatları derken eskiden her evde iki- üç inek,
on - on beş koyun, yirmi - otuz tavuk olurken şimdi neredeyse bir iki evde ancak tavuk ve bir inek bulabilir oldunuz, tabi şanşlı iseniz...
Kimyasallarla öldürdüğümüz toprak, yok ettiğimiz Anadolu'ya özgü tohumlarımız,
Koca bir köyü bir traktörle ekip biçe bilecekken, neredeyse her köy evinde olan traktör ve ekipmanları,
Hızla betonlaşan tarım arazileri, milyonlarca kaçak açılan su kuyuları ile artan kuraklı,
yok edilen tarım arazileri...
Altını kalın çizgilerle çizerek hatırlamak isterim ki?
Hayvancılık, tohum ve tarım sektörü; Uluslar arası bir kaç şirketin tekeline ve insafına bırakılamayacak kadar
STRATEJİK sektörlerdir. Tıpkı Savunma sanayi gibi.
İnsanlarınız teknoloji ve katma değerli ürünler üretirken onların sağlıklı beslenme sinide sağlamalısınız.
Yetersiz ve sağlıksız beslenen bir nüfus yok olamaya mahkumdur.
Üstelik milyarlarca lira harcayıp sağlık sorunları ile başa çıkmak zorunda kalarak yok olursunuz.
Bugünden yarına değil, hemen şimdi köylerden göçün engellenip, şehirde yaşayanların köylere geri dönmeleri için
adımların atılması gerekiyor.