Demircilik mesleği, birçok medeniyette olduğu gibi Türkler’de de çok eski dönemlere kadar uzanan sanatsal bir uğraştır ve dünyanın genelinde “Doğu” medeniyetlerine ait bir uğraş olarak literatüre geçmiştir.
Demirciliğin önemi, Türklerin en eski destanlarından olan Ergenekon destanında da işlenmiştir. En eski çağlardan beri kullanılan ve her geçen devirde kullanım alanı daha da yayılan demirin savaşçılıktan zirai faaliyetlere kadar çok geniş bir yelpazede meslek olarak popülerliğini koruduğu bilinmektedir.
Yöremizde ise demircilik mesleği; modern demir-çelik endüstrisinin oluşumuna dek yerel ustalar ve küçük imalathaneler sayesinde varlığını korumuştur.
Bu tip yerel ustalar; çoğunlukla zirai faaliyetlerde kullanılan kopri (yöresel küçük balta), orak, kazma ve marangozlukta kullanılan keser, çekiç ve balta gibi temel ihtiyaçları üretmekteydiler. Bunun dışında yerel imalathanelerde kapı menteşesi, kömürlü ütü, at nalı, kasap satırı, ocak zinciri, tüfek ve tabanca gibi envai çeşit ürün imal edilebilmekteydi.
Günümüzde bu tip eski imalathane ve demirci ustalarından mesleği devam ettirebilen usta sayısı çok azdır.
Bunlardan biri Hemşin, Çayeli ve Pazar köylerinde tanınıp meşhur olan Venekdereli Salim Usta’dır.
Salim Usta aslen Hemşin’in Mutlu (Bodollu) köyünden Demircioğlu ailesindendir, şöyle ki günümüzdeki soyadı da Demirci’dir. Salim Usta 85 yaşında olmasına rağmen halen daha eski ve küçük imalathanesinde tek başına mesleğini icra ediyor ve siparişlere yetişememekten dert yanıyor.
Salim usta, atalarından gelen demircilik mesleğini, dedesi Kasım Usta’dan 12 yaşında öğrenmeye başlamış ve bütün bir ömrünü bu mesleğe adayarak geçirmiş.
Dedesi Kasım Usta da, döneminin en meşhur demirci ustalarındanmış. Dükkanı Hemşin yolu üzerinde Taşköprü denilen mevkideymiş ve Salim Usta da, mesleği bu dükkanda öğrenmiş.
Salim Usta’nın babası Nazım Usta da yine yörede tanınan ünlü bir demirci ustasıymış.
Bu ailenin meslekte meşhur olmaları, imal ettikleri el işi ürünlerin aşırı derecede sağlam oluşu ve tüm yörede hemen anlaşılabilmesiymiş.
Günümüzde dahi Çayeli yada Pazar’da Salim Usta’nın ürünleri emsallerinin dört katı fiyatına alıcı buluyor.
Üstelik etraf köylerde birçok evde Salim Usta’nın ellerinden çıkıp 30-40 yılı devirmiş ama halen daha kullanılabilen balta ve orak örnekleri bulunuyor.
Yörede Salim Usta’nın adının zikredildiği deyişler bile türemiş.
Örneğin bir balta odunu yaramadığında; “Salim Usta’nın baltası olsa nasıl da yarardı”, çarşıda orak yada balta gibi malzemelerin fiyatı pahalı geldiğinde “Hayırdır, Salim Usta mı yapmış?” gibi deyişler söylene gelmektedir.
Salim Usta’ya göre bu sağlam ve etkileyici el işçiliğinin sırrı, işini severek yapmasında ve “kum kaynağı” denilen değişik ve eski bir yöntemi kullanmasında saklıymış. Kum kaynağı denilen yöntem günümüz modern demir-çelik endüstrisinde kullanılmayan ve çoğu kez bilinmeyen, sadece el işçiliğinde icra edilebilen, zor ve meşakkatli bir yöntemmiş.
Dövülerek yapıştırmaya uygun hale getirilen kaliteli demir ve çeliğin, yüksek ateşte bildiğimiz deniz kumu ile birbirine kaynak edilmesinden ibaret olan bu yöntem yine de sanıldığının aksine çok zaman alan zor bir işlemmiş. Salim Usta 85 yaşında halen daha bu yöntemi kullanarak eserler meydana getirmeye devam ediyor.
Dedesinden kalan dükkan, şimdiki Hemşin asfaltı yüzünden yıkılınca, dükkanını Venekdere’deki evinin altına taşımış ve burada üretime gücü yettiğince devam ediyor.
Yanında yaverlik yapacak kimse olmadığı için daha az ürün üretebiliyor ama yine de çok sevdiği mesleğini terk edemiyor.