9724,50%-0,42
35,19% 0,30
36,73% 0,92
2968,28% 1,32
4806,92% 0,71
Topla, Çarp ve Sonrası: İnsanlığın Matematiği
Tarihin ilk sayfalarında insanoğlu, doğanın sınırsız bereketinden yararlanarak hayatını sürdüren bir avcı-toplayıcıydı. Bu yaşam tarzı, hem basit hem de doğaya uyumlu bir denge içinde devam ediyordu. Ancak insan zihninin sınır tanımayan merakı ve adaptasyon gücü, avcı-toplayıcıyı yerleşik bir üreticiye dönüştürdü. İşte burada, modern yaşamın köklerini oluşturan matematik devreye girdi: topla, çıkar, çarp, böl.
Bu dört işlem, sadece bir matematiksel kuram değil, aynı zamanda insan doğasının aynasıdır. Toplamak, insanın hayatta kalma güdüsüyle doğrudan ilişkilidir. Daha çok gıda, daha çok malzeme, daha fazla güvenlik... Toplama, sahip olmanın ve kontrol etmenin ilk adımıdır. Çarpmak ise topladığımız şeylerin değerini katlamak, onları daha da büyütmek için geliştirdiğimiz yöntemdir. Ancak iş çıkarmaya (vermek) ve bölmeye (paylaşmak) gelince, tarih boyunca insanoğlu bu iki işlemi bir şekilde "görmezden gelmeyi" başarmıştır.
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim, filozoflar ve ahlak sistemleri, paylaşmanın ve vermenin erdemini sürekli olarak vurgular. Ancak insanlık, “biriktirme” tutkusuyla hareket ederek bu erdemleri geride bırakma eğilimi göstermiştir. Kur’an’da bu durum şöyle eleştirilir:
"O kimseler ki cimrilik ederler, insanlara da cimriliği emrederler ve Allah’ın kendilerine lütfundan verdiğini gizlerler. Biz, inkâr edenlere aşağılayıcı bir azap hazırladık." (Nisa Suresi, 4:37)
Aslında doğa, çıkarma ve bölmenin örnekleriyle doludur. Bir ağaç meyvesini verir; yağmur, toprağı besler; güneş enerjisini bölerek canlıların yaşamına aktarır. Ancak insan, doğanın bu basit dengesini kendi lehine bozmuştur.
Bir avcı-toplayıcı kabilesinde, topladığınız avı paylaşmamak topluluğun dışına itilmekle sonuçlanırdı. Oysa modern insan, biriktirdikçe ve paylaşmadıkça daha güçlü kabul ediliyor. Kapitalizmin kökleri de burada atılmıştır: Daha fazla biriktir, daha fazla çarp. Çıkarma ve bölme ise "yardımseverlik", "sosyal sorumluluk" gibi ikincil bir erdem olarak algılanır hale geldi.
Kur’an-ı Kerim, bu dengesiz matematiğe karşı insanoğluna defalarca hatırlatmada bulunmuştur. İslam’ın zekât ve sadaka emirleri, infak kavramı, insanı biriktirme tutkusu yerine paylaşma erdemine çağırır. "Altın ve gümüşü biriktirip de onları Allah yolunda harcamayanları acı bir azapla müjdele. O gün, biriktirdikleri altın ve gümüşler cehennem ateşinde kızdırılacak, sonra bunlarla alınları, yanları ve sırtları dağlanacak ve onlara şöyle denilecek: 'İşte bu, kendiniz için biriktirdiğiniz şeydir. Tadın biriktirdiklerinizi!'” (Tevbe Suresi, 9:34-35)
Ancak insanoğlu, bu mesajları göz ardı ederek bencilliğini kutsamaya devam etti. Modern dünyada, açlık ve yoksulluk sorunlarının çözümü için gereken kaynaklar aslında elimizde mevcut. Ancak bu kaynakları paylaşmak yerine, çoğumuz daha fazlasını nasıl biriktirebileceğimizin hesabını yapıyoruz.
Yeni Bir Denge Mümkün mü?
Bu matematiksel çelişkinin çözümü, insanlığın topla-çarp ve çıkar-böl denklemini yeniden dengelemesinden geçiyor. Bunu başarmak için doğanın matematiğine dönüp bakmamız gerek. Bütün sistemler, paylaşım ve geri dönüşüm üzerine kuruludur. İnsan, doğadan koptukça bu dengeyi bozmuş ve kendi açmazlarını yaratmıştır.
Belki de asıl çözüm, ahlaki değerlerde tekrar tekrar vurgulanan basit bir çağrıyı duymaktır: “Ver ki alasın. Paylaş ki büyüyesin.” Çünkü gerçek zenginlik, başkalarının hayatına kattığımız değerle ölçülür; biriktirdiklerimizle değil.
Topla ve çarp, insanın yaratıcı gücünün ürünleridir. Ancak çıkar ve böl, bu yaratıcı gücü anlamlı kılan, ona ruh kazandıran işlemlerdir. Matematik, insanlığın kaderini şekillendiren bir kuram değil; onu yeniden dengelemenin bir yolu olabilir.
*Aydın Mertayak*