10075,17%1,14
35,36% 0,13
36,47% 0,39
2999,46% -0,71
4874,55% 0,35
Sokakta Kaybolan İnsanlık
Bir zamanlar sokaklar vardı. Çocukların kahkahaları gök kubbeyi çınlatır, kapı önlerinde çaydanlıklar dostluğa demlenir, yaşlıların sohbeti zamanın ağır yükünü hafifletirdi. Peki ya şimdi? Nerede o sokaklar? Bu bir nostalji ağıdı değil, hayır! Bu, insanlığın gömüldüğü karanlık çukurun çığlığıdır!
Bugün bir sokağa çıkın! Ama gerçekten bakın; başınızı kaldırın, gözlerinizi açın! Orada, bir yanda solaryumda güneşi taklit eden yüzler; öte yanda pazarlarda ömrünü tüketen nasırlı eller. Bir yanda Instagram’a “şükür” pozları atanlar; öte yanda çöpten ekmek kırıntısı toplayan çocuklar. Aynı kaldırımda yürüyorlar fakat aynı dünyada değiller! Zengin sofraların taşan tabakları ile çöpe dökülen yemeklerin kokusu, aç bir çocuğun gözyaşıyla karışıyor. Bu nasıl bir insafsızlık? Yahu bir selam vermek ne kadar zor olabilir ki? Ama ne selamı, artık insanlar birbirine çarpsa “Affedersin” bile demiyor; zira kulaklık var, kafada müzik var, kalpte ne var? Hiç!
Komşu aç mı? Aman, bekleyin bir dakika; telefona bir bildirim düştü. TikTok’ta bir kedi zıplamış! Gülümseyelim, değil mi? Peki ya komşu? Kimdi o? Bu dünyada “şükür” edenler, komşusunun boş tenceresini görmüyor. Çünkü onların gözleri, midelerinin tok olduğunu göstermekten başka bir şey görmez olmuş.
Bakın, bir sokak lambasının altına! Orada bir adam var; soğuktan titriyor. Yanından bir kadın geçiyor, elinde telefon, gözleri ekranda. O adamı görmüyor; belki görse de hissetmeyecek. Çünkü biz, hissetmeyi unuttuk. İnsanlığımızı parlayan ekranların ardına gömdük; ruhumuzu dijital karanlığa teslim ettik.
Merhametin yerini menfaat aldı. Dostlukların vaat ettiği cennet, cehenneme dönüştü. Çocuklarımız “Nasılsın?” yerine “Wi-Fi şifresi ne?” sorusunu öğrendi. Camilerde, kiliselerde, havralarda dua eden eller, sokaktaki aç insana sırtını döndü. İnancımız var ama insanlığımız yok. Oysa Yaradan’ın huzurunda eşittik, değil mi? Şimdi neden sevgiden, paylaşmaktan bu kadar uzağız?
Belki yeniden “merhaba” demeye, bir çocuğun yüzüne gülümsemeye, sokaklardaki insanları fark etmeye başlamalıyız. Teknolojiyi düşman değil, dost gibi kullanıp merhameti yaymak için bir araç hâline getirebiliriz. İnsanlık, kaybolduğu yerden bulunabilir; yeter ki arayanlar vazgeçmesin.
Sokaklar yetim, insanlar sahipsiz, kalpler taş kesilmiş. Bir ekranın içinde kendini kaybeden bir toplum olduk. Elimizdeki cihazlarla başkalarının mutluluğunu izliyor, kendi mutsuzluğumuzu unutmaktan medet umuyoruz. Bu çağın yedi başlı canavarı bizi birbirimize yabancı, kendimize düşman etti.
Bir zamanlar hayat vardı; şimdi ise sadece internet. Hadi, bu yazıyı da paylaşın. Bir “like” atılsın; sevgi lazım değil, değil mi? Beğenilmek yeter! İşte insanlık: Yalnızlığını alkışlatmaya çalışıyor.
Bu bir çığlık! Bu bir haykırış! Duyan var mı?
2025 yılının ilk günü, Mübarek Üç Ayların bu değerleri bize hatırlatması dileğiyle...
Aydın Mertayak