Dunning-Kruger Sendromu, “işinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan yetersiz kişilerin kendilerini sürekli övmeleri ve yeteneklerini aşan işlere talip olmalarıyla tanımlanır. Bu kişiler, her şeyin hakkı olduğunu düşünür, yaptıklarıyla övünmekten ve öne çıkmaktan çekinmezler. Gelin görün ki, onların bu tavrı toplumda sıkça ödüllendirilir.
Bir düşünün: Mahallenize, iş yerinize bir göz atın. “Ben bu işi en iyi yaparım!” diye bağıran birini gördüğünüzde, genellikle o işin aslını bilmeyen birine rastlarsınız. Ama işin tuhaf tarafı, bu bağıran kişilerin önü hep açılır. Onlar için alkış tutanlar bile çıkar. Çünkü toplum, gürültüyü dinler; bilgiyi değil.
Her şeyi bilir edasıyla ortada dolananlar başköşelere oturuyor; işini bilenlerse sessizce bir köşeye çekiliyor. Bu, sanki yazılı olmayan bir kanun.
Ne kadar az biliyorsanız, o kadar yüksekten atarsınız. Ve ne kadar yüksekten atarsanız, o kadar yükseğe çıkarsınız. İşte bu, yetersiz ama hırslı insanların başarısını garanti eden bir denklem gibi işler. Ellerinde balon gibi şişmiş özgüvenleriyle dolaşan bu kişiler, hak etmedikleri makamlara yükselirler. Öyle ki bir süre sonra onların cehaletini kabulleniriz. Hatta “Bu kadar kendine güveniyorsa, bir bildiği vardır herhalde!” diye düşünmeye bile başlarız.
Ancak asıl trajedi burada başlamaz. Trajedi, bilgili ve yetenekli insanların bir köşeye çekilip sessizce izlemekle yetinmesindedir. Bu kişiler, “Ben yaparım” demeyi gururuna yediremez. Mütevazılık adına öne çıkmaz, boyun eğer ve hatta bazen kendi değerlerinden şüphe ederler. “Acaba ben mi abartıyorum?” diye içten içe sorgularlar.
Bu esnada, kifayetsiz muhterisler sahnede şov yaparken, gerçekten bilgili olanlar izleyici koltuğunda alkışlamak zorunda kalır. İşte bu noktada şunu sormak gerekir: Mütevazılık, cehaletin terfi dilekçesi olarak onu ödüllendiriyor olabilir mi?
Ne yapmalı peki?
Hadi size bir sır vereyim: Mütevazı olmayın! Hatta ara ara “Ben bilirim!” diye bağırın. Çünkü hayatta bazen gerçeğin sesi, yalanın gürültüsü arasında kayboluyor. Ve unutmayın, doğruyu bilmek yetmez; doğruyu anlatabilmek, hatta bazen “satabilmek” de gerekir.
Kendinizi geri çekmeyin, hakkınızı savunun. Çünkü bu dünya, sessiz kalanların değil, sesini yükseltenlerin dünyası!
Ama bilgeliğinizden ödün vermeden, sadece biraz daha cesur ve görünür olun. Belki o zaman sahnede yerinizi alır, alkışlanan siz olursunuz.
Aydın Mertayak
10016,2%0,15
35,44% 0,32
36,54% 0,14
3051,82% 0,66
4890,20% 0,07