9154,68%-0,64
39,08% 0,24
44,23% 0,07
4147,57% 0,25
6643,50% 0,14
Bir nesli kaybetmek, yalnızca geleceği kaybetmek değildir. Aynı zamanda bugünle kurduğumuz bağı, değerleri, umudu ve birlikte yaşama arzusunu da kaybetmektir. Eğitim, çoğu zaman sadece bir müfredat listesi, bir sınav takvimi ya da diploma değil; insanın kendi kendini tanıdığı, potansiyelini keşfettiği bir yolculuktur. Ne var ki bu yolculukta artık yön levhalarını yitirmiş gibiyiz.
12 yıllık zorunlu eğitim... Adı "fırsat eşitliği", niyeti "toplum kalkınması", ama çoğu zaman geride kalan, kendi mizacını bulamadan sistemde eriyip giden binlerce genç. Herkesi aynı sınavda, aynı testte eşitleyerek farklılıkları yok sayıyoruz. Matematiği merkez aldık, ama müziği, sporu, zanaatı ve hayatı dışarda bıraktık. Her öğrenciyi aynı şekle sokmaya çalıştığımız bu modelde, ruhları şekilsiz bırakıyoruz.
Sınıfta başarılı olmayan çocuk, hayatta da başarısız olacak diye bir kural yok. Ama biz o çocuğun farklı bir becerisi olduğunu fark edemezsek, bu bir eğitim hatası değil, insani bir vebaldir. Pratikle teorinin birbirine temas etmediği bir sistem, gençlerin enerjisini boşa akıtan bir değirmen olur. Oysa herkesin yapabileceği bir şey, seveceği bir meslek, mutlu olacağı bir alan vardır.
"Bir garip ucube gençlik geliyor" diyen sesleri duyuyorum. Hayır, gençlik ucube değil. Gençlik, bizim onlara uygun zemin hazırlayamadığımız için köksüzleşiyor. Gençler değişmedi; biz onları tanımakta, anlamakta, yön göstermekte geç kaldık.
Bugün üniversite mezunu olmak, hayatta başarılı olmanın garantisi değil. Ama yeteneğini bilen, değer gören bir genç, üniversiteye gitmese de hayata tutunabilir. Bize düşen, çocuklarımızı “bir kalıba sokmak” değil; onları kendi kalıplarında anlamak, keşfetmek, desteklemek.
Özde bir eğitim reformuna ihtiyacımız var. Kum saati kurulmuş; taneler hızla akıyor. Gençliği israf edersek, yalnızca bireyleri değil, toplumu da çoraklaştırırız. Artık vitrini değil, zemini konuşma zamanı. Artık “çağdaşlık” adı altında kendi değerlerimizi değersizleştirme zamanı değil; tam tersine, insana kıymet verme, yeteneğe yol açma, gençliği dinleme zamanıdır.
Bu iş, liyakatle yürür. Eğitimi bilen, gençliğe inanan, lafla değil emekle iş yapan insanlara ihtiyaç var. Yoksa ileride sadece “biz bu çocuklara ne yaptık” diye sorar, ama yanıt veremeyiz.
Birlikte yürümeyi öğrenmezsek, birlikte kaybolacağız. Ve unutmayalım: Eğitim yalnızca bir gelecek hazırlamak değildir; aynı zamanda insanı insan yapan, ruhunu onaran bir çabadır. Kum saati akıyor. Şimdi değilse, ne zaman?
Aydın Mertayak