10110,61%1,63
39,83% 0,06
47,00% 0,08
4293,66% 1,56
6849,72% 3,08
Bazen bir kelebek kanat çırpar, bir fırtınaya neden olur. Kuantum dünyasında bu ihtimal ne kadar düşükse, etkisi o kadar büyük olur. Eğitim de böyledir. Küçücük bir temas, yıllar sonra bir toplumun kaderini değiştirebilir. Bunu bilmek için sadece bilmek yetmez; hissetmek gerekir.
Tarihin sessiz arka sokaklarında yürürseniz, “olmaz” denen şeyleri gerçekleştirenlerin, hep aynı kaynaktan beslendiğini görürsünüz: İnanç. O inancın içinde yürek, kararlılık, bilgi, cesaret ve en çok da sabır vardır. Dönüşüm; talimatla değil, temasla başlar. Halktan, hayattan, hakikatten beslenmeyen hiçbir eğitim politikası, toprağa kök salamaz.
Bir ülkenin geleceğini sadece okul sıralarında değil, sokaktaki çocuğun gözünde okuyabilirsiniz. O gözde “beni gören var mı?” sorusu yankılanıyorsa, reçeteyi masa başında değil, kalbinizin başucunda yazmanız gerekir. Çünkü kalp hastasına mide ilacı veremezsiniz. Eğitimin de doğru teşhisle, yerinde ve zamanında uygulanması gerekir.
Gençlerimiz hazır. Onlar ne istediklerini biliyorlar. Çağın neresinde durduklarını, hangi yetenekleri olduğunu ve nasıl bir yol yürümek istediklerini seziyorlar. Bize düşen, onların yoluna ışık tutmak. Işığı yukarıdan sarkıtmak değil; birlikte yürürken elimizde taşımak...
Bir eğitim reformunun kıymeti, ne kadar doğru hazırlandığıyla değil, halkın ne kadar içselleştirdiğiyle ölçülür. İhtiyaç analizi yapılmadan atılan her adım, geri dönülmesi zor bir yankı doğurur. Oysa toplumun ruhunu dinlemeyi öğrenirsek, reçeteyi birlikte yazarsak, iyileşme kalıcı olur.
Unutmayalım: Doğrular, sadece bizim penceremizden bakıldığında değil, herkesin evinden görüldüğünde anlam kazanır. O yüzden eğitimde başarı, “ben yaptım”la değil, “biz başardık”la ölçülür.
Aydın Mertayak