Tarih: 17.03.2024 13:09

Kalkandere’nin Çay Sevdalıları: Bir Tutkunun Öyküsü

Facebook Twitter Linked-in

Kalkandere ve çay, birbirine âşık iki sevgilinin hikâyesi gibi iç içe geçmiş, birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Kalkandere ’linin çaya olan sevdası, Ferhat ile Şirin'in, Leyla ile Mecnun'un, Mevlana ile Şems'in sevdaları gibi derin ve tutkulu bir bağ ile şekillenmiştir.

Bu tutku, Kalkandere'nin sosyal hayatından, kültüründen, ekonomisine kadar her alanı etkilemiştir. Çetin coğrafyanın zorlu şartlarına rağmen, Kalkandereli insanlar çay gibi köklü, dirençli ve verimli bir şekilde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Çay bahçelerinde her bir yaprak, adeta Kalkandereli insanların azmi ve üretkenliğinin sembolüdür.

Her evde bir bardak çay, bir emektir. Her kurulan yuvada çayın bereketi hissedilir. Kızların çeyizindeki çay motifleri, Kalkandere'nin renkli dünyasının bir yansımasıdır. Ancak bazen çay, hüzünlerin ve kavgaların sebebi olabilir. İlkbahar da, aile fertlerinden kimin çayluğa gübre vuracağı, kimin çayı keseceği, kimin darlanacağu, kimin çay parasını alacağı üzerine yaşanan tartışmalar, Rize’nin fıkralarına damga vurmuştur.
Çay, Kalkandereli insanların karakterine de yansımıştır. İnatçı ve doğurgan bir şekilde, her daim hayatın bir parçası olmuştur. Bu sevda, Kalkandereli insanların damarlarına kadar işlemiş, onların yaşam felsefesinin bir parçası haline gelmiştir. Kalkandere de “Çay, gülmenin ve ağlamanın sembolüdür.”
Kalkandere'nin çay sevdalıları, bir tutkunun öyküsünü yaşarlar. Bu tutku, onların yaşamlarına renk katar, onları bir araya getirir ve birlikte mücadele etmelerini sağlar. Kalkandere’nin çayı, sadece bir içecek değil, aynı zamanda bir yaşam tarzı ve bir kültürün simgesidir. Ve bu sevda, zamanın ötesinde, ebedi bir tutku olarak kalacaktır.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —