“Bir nesli ziftle yoğurup, adına medeniyet diyenler var... Ve biz, küfür hezeyanı içinde kutsala tüküren bu mahlûkları adam sanıyoruz.”
Görüyorum da, bir paçavra daha kinini kusturmuş. Bir çukurun dibinde serpilen necis mürekkep, mukaddesin şerefine leke sürmeye kalkmış. O ki, kainatın yüzü suyu hürmetine yaratılmış; O ki, alemlere rahmet olarak gönderilmiş; O ki, taşın secde etmekle şereflendiği Fahr-i Kâinat… Bir densizin eliyle, kağıt üstüne karikatür kisvesinde zıkkım akıtılmış. Ey mürekkebi kir, kalemi kırık, aklı noksan mahlûk! Sen kim, Resulullah’ı resmetmek kim?
Bunu "özgürlük" diye pazarlayanlar var. Özgürlük... Neyin özgürlüğü bu? Küfrün özgürlüğü mü? Hicvin değil, hasedin diliyle kusmuk dökenlerin imtiyazı mı? Bu, fikir değil; bu, fikirsizliğin pisliği! Bu, eleştiri değil; bu, cehaletin ve inkârın şekillenmiş sureti!
Bir milletin imanına, inancına, peygamberine çamur atmak ne zamandır sanat oldu? Şayet bu sanatsa, o zaman medeniyetiniz zifir, estetiğiniz iblisidir!
Söyler misin ey utanmaz kalem, sen hangi mektepte insanlık okudun? Hangi vicdanın terazisinde ölçtün bu kepazeliği? Özgürlük, bir başkasının kalbine bıçak saplamak değildir. Sen bıçağını Peygamber’in nuruna salladın. Ama unutma: O nur, senin karanlığını yutar.
Sizin “sanatınız” bizim nezdimizde bir urdur. Dergi dediğiniz paçavra, İslam düşmanlığının afiş panosu olmuş. Bu milletin imanla yoğrulmuş hücrelerine iğne batırmaya kalkıyorsunuz. Lakin bilmiyorsunuz ki, bu millet sustuğunda sabır, konuştuğunda kıyam olur!
Biz, İslam’ı başımızın tacı bilenlerdeniz. Peygamber sevgisiyle kıyam edenlerden… Siz çizin, biz sileriz! Siz saldırın, biz sahip çıkarız! Zira biz, suskun kalemlerin değil, haykıran yüreklerin evlatlarıyız!
Aydın Mertayak