Tarih: 27.03.2024 08:46

Güzel Hasletlerde Öncü Olabilmek

Facebook Twitter Linked-in

Bugün her şeyin madde, makam, şöhret ve kariyerle ölçüldüğü bir zamanda yaşıyoruz ki bu da manevi ve gönül yönü olan işlerin maalesef birçok insan tarafından geri plana atılıp ötelenmesine neden olmaktadır. Ölçü ve dengede görülen sapmalar haliyle zafiyetler yaşatır insanoğluna. Hâlbuki insanlar arasındaki ilişkilerde manevi ve gönül boyutu ihmal edilmeyecek kadar önemlidir. Rabbimizin : ''Gerçekten Allah’ı, ahiret gününü arzulayanlar ve Allah’ı çok zikredenler için, size, Allah’ın Rasûlünde (takip edeceğiniz) pek güzel bir örnek vardır.'' (Ahzab, 21) buyruğundan, Rasûlullah (sav)’in bütün güzellik ve değerleri havi pratiğiyle en mükemmel mânâda zuhur ettiği âli şahsiyeti bizler için kıyâmete kadar rol model, Kur’ani ifadesiyle ''Üsve-i Hasene'' olduğu müjdesini almaktayız.

İnsan, yaratılışı itibari ile duyduğunu değil, gözüyle gördüğünü daha iyi ve kolay algılama ve anlama kabiliyetinde yaratılmıştır. Lisân-ı hâl, lisân-ı kâlden entaktır (daha iyi konuşur) denilmiştir. Bundan dolayı tüm peygamberler insanlara tüm olumsuz şartlara rağmen, sarsılmaz duruş, hâl ve kâlleriyle ( sözleri) insanlığı aydınlatan birer davetçi olmuşlardır.

Malazgirt Harbi’nde beyaz elbisesini giyip askerin başına geçen Sultan Alparslan; gittiği Malezya ve Endonezya’da, ticarette gösterdiği dürüstlük ve ahlâkla orada İslâmiyet’in yayılmasına vesile olan tüccar; misafir olduğu evin odasında bulunan Kur’ân-ı Kerîm’e hürmeten sabaha kadar yatağına yatamayan hatta yorganını dahi bozmadan ibadetle geceyi geçiren Osman Gazi; Türkistan evliyâsından Ahmet Yesevî Hazretleri; Kendisi siftah yapınca, gelen müşteriyi komşusuna gönderen Ecdad; harp yolunda ilerlerken, bağlardan bahçelerden geçen çevreye zarar vermeyen, kırıp dökmeyen ve kendisine ait olmayan hiç bir şeye el sürmeyen asakir; “Bir askerin torbasından bir ekşi elma dahi çıksaydı, Mısır Seferi’ni iptal ederdim.” diye şükreden bir Yavuz Sultan Selim Han... bütün bu güzelliklerin en mükemmel bir şekilde yetişmesine rehber, önder ve sebeb-i irsal olan Allah Resülü (sav) Efendimiz’i örnek alan yakın tarihin sayısız destânî misallerinden bazılarıdır.

Ebu Hüreyse (r.a)'den rivayet edildiğine göre; âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (sav) Efendimiz, güzel hasletlerle ilgili olarak, bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:

“Rabbim bana dokuz ahlakla ahlaklanmamı; dokuz huyu ahlak edinmemi emrediyor. Ben de size ey ümmetim bu dokuz huyu ahlak edinmenizi emrediyorum:

1- Yalnız veya halkın arasında olduğunda Allah (CC.)'ın azabından korkacaksın. Allah'ın her yerde seni gördüğünü bileceksin.

2- Gerek neşeli gerekse öfkeli anlarında daima adaletle davranacak, hakkı söyleyeceksin.

3- Bollukta ve darlıkta iktisattan ayrılmayacak, Beytü’l-Mal’dan çalmayacak ve israf yapmayacaksın.

4- Zulmedeni affedeceksin.

5- Gelmeyene gideceksin.

6- Vermeyene vereceksin.

7- Konuşman zikir olacak.

8- Susman tefekkür olacak.

9- Bakışın ibret almak için olacak.''

Ayrı bir rivayette de; Ukbe bin Âmir, "Ey Allah'ın Rasûlü! Bana hayır işleri öğretir misin?'' dediğinde; Rasulullah (sav) cevaben, kılıcına da yazdırdığı şu ifadelerle istenilen öğüdü vermiştir: "Sana gelmeyene git, vermeyene ver, zulmedeni affet."( Müsned-i Ahmed b. Hanbel: 37/17915).

Müslüman kardeşin sana kötülük mü yaptı? “İnsandır; kasten yapmaz; Müslüman Müslüman'a zulmetmez; yanlışlık olabilir; sehven olmuştur; hata yapmıştır” diyebilmeli bir insan. “Allah benim sabahtan akşama kadar kaç tane hatamı affediyor!” diye düşünmeli. Allah'ın boyasıyla, Rasûlullah (sav) Efendimiz'in ahlâkıyla ahlâklanmak belki de insanın kendisine zulmedeni bir affediştir.

Söz konusu bu dokuz hasletle teçhiz olmuş bir insandan topluma zarar gelir mi?

Böyle güzel huylu rahmet insanından; toplumun malına, canına, namusuna, çoluğuna, çocuğuna, mahallesine, yoluna, caddesine, işyerine ve kamu alanlarına zarar verebileceği tasavvur edilebilir mi?

Umuyorum ki bu yazı, günümüz insanının ahlaki yapısının şekillenmesinde derin bir bakış sunar.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —