ÇAYIN GELECEĞİ VE ÇAYKUR
Çay konusu , Doğu Karadeniz’de her kampanyayla, yaşanan sorunlarla birlikte alevlenir, sonrasında yeni bir kampanya dönemine kadar unutulur.
Bu dönemde tartışmanın boyutu sürekli bölge ile sınırlı tutulur. Oysa, her ürünün iki gerçeği var; Birisi ülke gerçeklerine, ülke ekonomisine uygun gerçekler, diğeri ise Bölge şartlarına uygun gerçekler. Hepsinin üzerinde ise hem ürünü, hem ülkeyi dikkate alan stratejik gerçekler var.
Günümüzde “stratejik ürün” kavramı git gide özelliğini kaybediyor. Artık her şey pazar ekonomisinin şartlarına teslim edilmiş durumda. Bu şartlarda ürünlerin koruyuculukla ayakta kalması zor. Hatta bu yönde sarfedilen çabalar o bölgeden olmayan ülke insanının tepkisine yol açıyor.
Çay, ülkemizde en çok tüketilen bir içecek. Sadece bir keyf içeceği değil, aynı zamanda kahvaltılarımızın olmazsa olmazı. Kahvaltılarımızın can damarı.
O nedenle, kalite ve fiyat tüketici için son derece önemli.
Bu gerçekleri dikkate almadan yapılan her tür açıklama havanda su dövmekten öteye geçmeyen, fındık kabuğu doldurmayan, siyasetin aracı olarak kullanılan bir argüman olmanın ötesine geçemez.
Çay konusunda ülke gerçeklerini dikkate almayan yorumların artması, çayın bir siyaset malzemesi olarak kullanılmasının sonuçlarını yaşayarak görüyoruz. Ortada olumlu olan bir şey var mı?
Onca yoğun tartışmaya rağmen çayın durumu, üreticinin durumu iyileştirilememiş, aksine daha kötü tablolar yaşanmıştır, yaşanmaktadır.
Çayda gelir düşmüş, kalite bozulmuş ve gelecekten endişe edilir hale gelinilmiştir.
Son dönemlerde yapılmış olan en hayırlı iş rahmetli Tuncer Ergüven’in budama projesi olmuştur.
Desteklenmesi gereken bir bürokrat olmadığı için düşündüğü bazı yeniliklerin önünü açılamamış, girdiği ticari hayat güzel çalışmalarına gölgeler düşürdüğü için, sonrasında düşündüklerini hayata geçirmeye kimse cesaret edememiştir.
Şimdi geriye dönüp bakıyorum;
Ergüven’in sektörde düşündüğü ana çözüm yollarından biri de özel sektörün yaş çay alımını Çaykur üzerinden sağlaması ve bir diğeri de fabrika yapısı Çaykur üretim tekniğine uygun olan zora girmiş büyük işletmelerin kiralanması ve satın alınmasıydı. Bu projelerin ne derece yararlı olabileceğini bugünden bakarak kestirmek zor. Ancak şu kadarını söylemeli ki, bugün farklı bölgelerde yer alan ve o gün bu görüşmelere sahne olan Karçay ve Akfa çay fabrikaları Çaykur tarafından satın alınsaydı, günümüzde yaşanan kontenjan, kapasite sorunların birçoğu yaşanmaz, Çaykur’un öz varlıkları bir o kadar daha da artmış olurdu. Kiralama modeli dahi bir çözüm yoluydu. O gün yapılan kiralama görüşmelerinde ana konu, öncelikli olarak bu işletmelerin mevcut borçlarının ödenmesiydi. Böylece bölge ayrıca bu sorundan da kurtulmuş olacaktı..
Geçmişi geri döndürme şansımız yok ama şartlara uygun çözüm üretme imkanımız var. Tek gerekli olan sağlıklı çözümler üretecek, doğru projeksiyon yapacak yöneticilerin varlığıdır.
Çayın geleceğinde birikimi, kurumsal niteliği, geleneksel tecrübe ve bilgisiyle tek söz hakkı olması gereken kuruluş Çaykur’dur.
Birileri ondan bu rolü çalmaya çalışmış ve Çaykur yöneticilerinin aymazlığı yüzünden de epeyce yol almış bulunmaktadır.
Yapılması gereken Çaykur’un yeniden bu misyona sahip çıkmasıdır.
Adnan Onay
9549,89%1,94
34,53% 0,00
36,23% 0,66
2964,23% -1,36
5031,94% 0,00