Bölgenin İlim Yuvası: Karadere Medresesi
İshak Güven Güvelioğlu
Osmanlı devrinde ilk eğitim yeri Sıbyan mektepleri idi. Bu mektepler özellikle taşrada camilerin bünyesinde bulunan bir-iki dershanede faaliyet gösterirdi ve muallimleri (öğretmenleri) de caminin imamı olan kişi olurdu. Bu mekteplerde bir süre eğitim gören okumaya istek ve istidatlı çocuklar yakın köy, nahiye ve kazalarda bulunan medreselere götürülüp kaydettirilirdi.
Yaptığımız araştırmalara göre, Rize bölgesinde Osmanlı devrinde kırktan fazla medrese kurulup hizmet vermişti. Bunlardan arşiv kayıtarına yansıyan en eskisi 1632 yılında Rize merkezde, şimdiki Şeyh Camisinin yakınında Dersiam Süleyman Efendi adlı bir zat tarafından kurulmuştu. Osmanlı döneminde Rize kazasına bağlı bir nahiye olan Karadere’de ise üç medresenin faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Bunlar Karadere merkezde kurulan “Karadere Medresesi”, Çağlayan köyünde faaliyet gösteren “Vandri Medresesi” ve Hurmalık köyünde kurulmuş “Andra Medresesi” idi. Gerek bu medreseler, gerekse Rize bölgesinde bulunan 40 medrese arasında Karadere medresesinin özel bir yeri vardı.
Karadere medresesi 1869 yılında Sivane (Hüseyinhoca) köyünden Güvelioğlu Hüseyin Efendi tarafından kurulmuştu. Hüseyin Efendi İstanbul’da tahsilini tamamlayınca 1869 yılından önce hocasının israrlı tavsiyesi üzerine tedrisat ve eğitim hizmeti için kendi memleketi olan Karadere’ye dönmüştü. Burada halka ve özellikle bölgenin ileri gelenlerine bir medrese inşa etmek istediğini, bu konuda kendisine yardımcı olmalarını talep etmişti. Bu haber kısa sürede çevreye yayılmıştı. Eğitime aç ve muhtaç olan halk, bu işin başarılması için adeta seferber oldu. Karadere akarsuyu ve İyidere (Kalopotama) yataklarından toplanan taşlar, bazen yük hayvanlarının sırtında, bazen insanların sırtında, bazen de elden ele verilerek Karadere nahiye merkezine ulaştırıldı. Bu şekilde hazırlıklar tamamlanınca 1869 yılında birkaç dershane inşa edilerek Hüseyin Efendi tarafından ders okutulmaya başlandı. Her yönü ile mükemmel ve büyük bir medrese inşa etme arzusunda olan Hüseyin Efendi, zaman içerisinde Rize bölgesinin en büyük medresesini inşa etmek için kolları sıvadı. Bu esnada imkân ve durumu müsait olan bazı kişilere bir talebe odası inşa ettirme gibi görevler vererek medresenin daha kısa sürede tamamlanmasını temin etmeye çalışıldı.
Tam bir yardımlaşma ve dayanışma neticesi inşası tamamlanan bu medrese, önden ve arkadan iki girişi olan, ortada bir dönüme yakın iç bahçe, köşelerinde dört adet dershane ve dört tarafta toplam 36 odadan oluşan birinci kat; toplantı yeri, kütüphane ve müderrislerin ikametine tahsis edilmiş ve iç bahçeden bir merdivenle çıkılan dere tarafındaki cephe üzerinde yapılmış ikinci kat olmak üzere büyük bir külliye haline getirilerek hizmete girdi. Medresenin ana giriş kapısı üzerinde de ikinci kat olarak büyük bir oda yer almaktaydı. İçerisinde bir de çeşme bulunan medresenin birinci katında yer alan 36 öğrenci hücresinin her birinde iki adet yatak ve ısınmak için bir ocaklık (şömine) şeklinde düzenleme yapılarak talebe kapasitesi 72 kişiye çıkarıldı. Buradaki ölçü ve kapasite, Rize sancağında bulunan hiçbir medresede bulunmuyordu. Bu nedenle Karadere Medresesi bölgenin en büyük medresesi olarak şöhret buldu ve bu mahallenin adı 1913 yılında “Medrese Mahallesi” olarak değiştirildi. Hüseyin Efendi 1886 yılına kadar burada tek başına müderrislikte bulunup talebeler yetiştirdi. Verilen eğitimin çevredeki diğer medreselerden daha kaliteli ve üst düzey olması nedeniyle bazı medreselerdeki iptidaî eğitimden sonra Karadere Medresesine gelinip tahsilin ikmâl edilmesi yoluna gidilirdi. Eğitim görenler arasında Çayeli, Hemşin, Of, Çaykara, İkizdere, Varda ve Rize’nin her tarafından öğrenciler bulunmaktaydı.
Hüseyin Efendi çevredeki kaza, nahiye ve köylerden gelenlerin çoğalması ve öğrencilerin artması üzerine Of’un Zisino (Bölümlü) köyünden Ganiömerzade Mahmut Efendi’yi yardımcı olarak yanına çağırdı. Bu tarihten itibaren bu iki muhterem zat birlikte talebe yetiştirmeye devam etti. Bu arada Hüseyin Efendi tahsilerini tamamlattığı birinci dönem talebelerine icazet verdi ve ikinci dönem talebelerinin derslerine başlayıp akaid ilmine ait Celal dersine kadar okutmuştu. Bu arada medresenin hemen karşısında bir caminin inşaatına başlamış ve inşaat pencereler seviyesine kadar yükselmişti. Tarih 2 Aralık 1888 tarihini gösterdiği bir Cuma gününde vefat etti. Mahmut Efendi talebelerin eğitimine devam ettiği gibi yarım kalan caminin inşaatını da devam ettirip tamamladı.
1889 tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesi’nde Hüseyin Efendi’ye ait bu medresede 74 öğrencinin eğitim gördüğü yazılıdır ki, bugünkü Rize vilayeti sınırları dahilinde, o dönemde Rize’deki medreselerin hiçbirinde bu kadar öğrenci mevcut değildi.
Mahmut Efendi Rusların bölgemizi işgal ettiği 1916 yılına kadar 30 sene boyunca burada eğitim vermeye devam etti. Rus işgali üzerine diğer medreseler gibi burası da kapatıldı. 1918 yılında Rus işgalinin kalkmasına rağmen, hem bölgenin asayiş durumu, hem de Mahmut Efendi’nin aşırı yaşlılığı gibi sebeplerle medreseye dönememesi nedeniyle medrese yeniden faaliyete geçemedi. 1924 yılında Çaykara’nın (Gorgoras) Eğridere köyünden getirilen Sadoğlu Hüseyin Efendi adlı genç bir müderris ile medrese yeniden açıldıysa da 1925 yılında çıkan Tevhid-i Tedrisat kanunu gereği bütün medreseler gibi Karadere Medresesi de bir daha açılmamak üzere kapatıldı.
Rus işgalinden sonra Karadere’de açılan ilk mektep buradaki caminin üst katındaki büyük bir dershanede faaliyet gösterdikten sonra 1925-1926 yılından sonra medresenin dere tarafında bulunan ve önceden müderrisin ikametine tahsis edilmiş bulunan ikinci kata taşındı. Bu sırada Tulun (Taşçılar) mahallesinden Sarali Mustafa Efendi’nin öğretmenliğinde burada mektep eğitimi veriliyordu. Medrese içerisindeki bahçeden bir merdivenle çıkılan bu ikinci kat, medrese yıkılana kadar Karadere mektebi olarak kullanıldı.
1932 yılında Karadere nahiye müdürü olarak tayin edilen kişi, medresenin yıktırılması ve yerine okul yaptırılmasını kararlaştırınca 63 yıl ayakta kalan ve bölgenin eğitim ve dini hayatında önemli bir yeri olan bu eser yıktırıldı. Medreseye ait kapı, çerçeve gibi bir takım malzeme ise çevredeki camiler ile halkevi denen, sonraları bir ara belediye binası olarak da kullanılan yapıda harcandı.
Bu sırada Hüseyin Efendi, Karadere’de eskiden nahiye müdürlüğü yapmış Mehmet Emin Ağa ve burada askerlik yaparken ölmüş iki gencin mezarı da medresenin dış avlusunda bulunan büyük armut ağacı altında idi. Medresenin yıkılmasından sonra bu mezarların da kaldırılıp atılacağı söylenince Hüseyin Efendi’nin akrabaları, sevenleri ve bazı talebeleri tarafından naaşı, mezar taşları ile birlikte köyündeki evinin önüne nakledildi.
Medresenin giriş kapısı üzerinde bir kitabe bulunmaktaydı. Bu kitabe Rize’nin Emineddin mahallesinden olup İstanbul’da müderrislik yapan Agâhî Efendi tarafından kaleme alınmıştı. Altı satır, on iki mısralık bir şiir olan bu kitabe, medrese yıktırılınca yandaki caminin deposuna kaldırılmış ve zamanla unutulmuştu. Bu cami de yenisi yapılmak üzere yıktırılınca kitabe tekrar gün ışığına çıktı ve yeniden yapılan caminin şadırvanı duvarına yerleştirildi. Bu şiirin son satırında ebced hesabıyla 1297 (1879) tarihi düşürülmüştür. Kitabede şu yazı bulunmaktadır;
Sahib-i tedris Hüseyin Hüsni Efendi bu gün
Oldu itmama muvaffak kıldı inşa medrese
Seksen altıda idüp bünyadına sarf-ı himem
Müjdeler ikmâl oldu bu muallâ medrese
Sa’y-i mevfur eyleyup bunda ahâli hasbete
Laik-i tahsin düşmüştür işbu balâ medrese
Naşir u banîsidir şeyh-i tarik-ı nakşibend
Zahir u batını mükemmeldir bu ulyâ medrese
Banî ve eshab-ı hayrı eylesun me’cur Hak
Kıldı tahsil-i ilim içün müheyya medrese
Cevher tarihin Agâhî dedim tebşir idüp
İktisâb-ı feyze mercidir bu valâ medrese. 1297
Yazar/Haber : İshak Güven Güvelioğlu
Karadereden Kalkandereye Kitabında İlçemize ait ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
9489,83%1,30
34,54% 0,20
36,07% -0,43
2990,02% 0,96
5006,57% 1,04