9489,83%1,30
34,54% 0,20
36,07% -0,43
2990,02% 0,96
5006,57% 1,04
' Kıyametin Gölgesinde '
Kalkandereli Hemşerimiz öğretim görevlisi sayın Emine BATTAL; Günümüz toplumlarının dini inanışlarını bir çok farklı açıdan incelediği kitabı ' Kıyametin Gölgesinde ' .
Kalkandere Haber olarak çalışmalarının devamını diliyoruz.
1983 yılında Rize’de doğdu. 2004 yılında KTÜ Rize İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2008 yılında Türkiye’deki Dinlerarası Diyalog Çalışmaları başlıklı teziyle Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamladı. 2012 yılında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalına Araştırma Görevlisi olarak atandı. 2017 yılında Yeni Dini Hareketler ve Şiddet başlıklı teziyle Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-sü’nde doktorasını tamamladı. Aynı yıl Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı. Halen bu görevini sürdürmekte olan yazarın Dünya Dinlerinde Kutsal Metinler (S. Turan ile birlikte) adlı kitabın yanı sıra uluslararası ve ulusal sempoz-yumlarda sunulan bildirileri ve çeşitli dergilerde yayınlanmış makale ve çevirileri bulunmaktadır.
Dr. Öğr. Üyesi Emine BATTAL
Kitabın Önsözü
“Yeni dini hareketler” kavramı, genellikle, 1950’lerden sonra ortaya çıkarak dini alanda geleneksel anlayışlara meydan okuyan ve alternatif bir hayat tarzı sunan birbirinden farklı oluşumları ifade etmek için kullanılmaktadır. Daha ziyade mutlak otoriteye sahip bir karizmatik lider ve belirli bir ideoloji etrafında toplanma özellikleriyle ön plana çıkan bu hareketler, tarih sahnesine çıkmaya başladıkları ilk andan itibaren, sahip oldukları sıra dışı inanç ve ritüeller, üye edinmede kullandıkları yöntemler, kadınlara ve erkeklere biçtikleri roller kadar insan hayatını hedef alan bazı radikal eylemlerle de dikkatleri üzerine çekmeyi başarmıştır. Nitekim Halkın Tapınağı, Branch Davidian, Güneş Tapınağı, Cennetin Kapısı ve Aum Shinrikyo hareketleri, başta Amerika olmak üzere Fransa, İsviçre, Kanada ve Japonya gibi ülkelerde gerçekleştirdikleri cinayet, suikast ve toplu intihar şeklindeki şiddet eylemleriyle XX. yüzyılın son çeyreğinde isimlerinden sık sık söz ettirmiştir.
Yeni dini hareketlerde görülen şiddet, şüphesiz ki, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir meseledir. Söz konusu hareketler arasında yer alan Satanizm’in ülkemizdeki varlığı, hatırlanacağı üzere, 1998 yılında 14 ve 17 yaşlarındaki iki gencin el ele tutuşup, 14. kattan aşağıya atlayarak intihar etmeleri üzerine gündeme gelmiştir. Üstelik Satanizm’in ülkemizdeki mensuplarının gerçekleştirdiği şiddet eylemleri sadece intiharla sınırlı kalmamıştır. Zira Üç sata-nist’in 13 Eylül 1999 tarihinde, 21 yaşındaki Şehriban Coşkunfırat’ı bıçak, çekiç ve yumruk darbeleriyle öldürerek ardından da cesedine tecavüz etmeleri olayında olduğu gibi, Satanistler zaman zaman tecavüz ve cinayet olaylarıyla kendilerinden söz ettirmiştir.
Bunun yanı sıra ülkemizde, yeni dini hareketler kapsamında yer alıp almadığı tartışmalı olmakla birlikte, şiddete başvurma nokta-sında oldukça belirleyici bir niteliğe sahip olan karizmatik liderlik, kurtuluş anlayışı, yeni bir dünya düzeni/dini tesis etme düşüncesi gibi özellikler açısından onlarla büyük oranda benzerlik gösteren bazı dini gruplar bulunmaktadır. Bu grupların, Gülen Hareketi ya da 15 Temmuz’dan sonraki ismiyle FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) örneğinde de görüldüğü üzere, zamanla şiddet üreten bir mekanizmaya dönüşmesi hiç de uzak bir ihtimal değildir.
Bu tür dini yapılanmaların, genelde tüm dünyada özelde ülkemizde, her dönemde şiddet eylemleriyle gündemi meşgul edebilme potansiyeline sahip olmalarından ötürü bu çalışmada, yeni dini hareketler şiddet ilişkisi üzerinde durulmuştur. Bu yapılırken de gerçekleştirmiş oldukları şiddet eylemlerinin mahiye-tinden dolayı “büyük beş” olarak isimlendirilen Halkın Tapınağı, Branch Davidian, Güneş Tapınağı, Cennetin Kapısı ve Aum Shinrikyo hareketleri temel alınmıştır. Yeni dini hareketler ve şiddet ilişkisini pek çok boyutuyla ele alan geniş kapsamlı bir araştırma olma niteliğini taşıyan bu çalışmanın, konu ile ilgili zihinlerde oluşan ya da oluşabilecek temel sorulara yanıt oluşturacağını ve bugün dünyanın farklı bölgelerinde devam etmekte olan din ve mezhep kavgalarının daha iyi analiz edilmesine katkı sağlaya-bileceğini ümit ediyoruz.
Bu çalışmanın ortaya çıkmasında birçok kişinin katkı ve desteği olmuştur. Bu bağlamda öncelikle çalışmanın başlangıcından sonuç-lanmasına kadar hiçbir yardımını esirgemeyen, görüş ve önerileriyle bana rehberlik eden danışman hocam Doç. Dr. Süleyman TURAN’a hassaten teşekkür ederim. Tez izleme komitesi üyeleri olarak katkı-larından ötürü Prof Dr. Salih Sabri YAVUZ ve Prof Dr. Hasan AYIK’a, ayrıca tezin ilk aşamasında yapmış olduğu yönlen-dirici ve destekleyici katkılarından dolayı Prof. Dr. Latif TOKAT’a şükran-larımı sunarım. Kendi çalışmaları arasında bana zaman ayıran ve tezin bazı bölümlerini okuma nezaketinde bulunarak katkılarını esirgemeyen Doç. Dr. Bayramali NAZIROĞLU’na; yine yazdıklarımı okuyarak bazı eksiklikleri gidermemi sağlayan değerli arkadalarım Arş. Gör. Zeynep BAKTEMUR, Arş. Gör. Zahide KESKİN ve Arş. Gör. Sıla İSKEÇELİ’ye; ayrıca bu çalışmayı proje olarak destekleyen Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğüne de teşekkürü bir borç bilirim. Eğitim hayatım boyunca yanımda olan, maddi ve manevi yardımlarıyla beni daima destekleyen aileme özel teşekkürlerimi sunuyorum. Son olarak kitabın basımını üstlenen Okur Akademi’nin yönetici ve çalışanlarına da katlılarından dolayı teşekkür ederim.
Emine BATTAL
Rize, Ocak 2018
İnsanlık tarihi kadar eskilere dayanan ve tarih boyunca sık sık yan yana anılan din ve şiddet olguları arasında görmezden gelin-mesi mümkün olmayan bir ilişki söz konusudur. Kaldı ki geçmişte ve günümüzde gerek farklı dinlere mensup gerekse aynı dinin içerisinde farklı dinsel yorumları benimseyen birey ya da gruplar arasında zaman zaman katliam ve vahşet derecesine varan eylemler de dinsel şiddetin tarihin her döneminde toplumların hayatlarında ne denli egemen bir unsur olduğunu gözler önüne sermektedir.
Dinsel ve mezhepsel temele dayalı bu tür çatışmalar, XX. yüz-yılın ikinci yarısından itibaren her geçen gün şiddetini arttırarak varlığını sürdürmekte ve dünya gündemini önemli ölçüde etkile-meye devam etmektedir. Şüphesiz ki bu döneme damga vuran olaylar arasında 1970’li yıllardan itibaren başta Batı olmak üzere tüm dünyanın oldukça geniş bir yelpazeye yayılan tecrübelerine tanıklık ettiği YDH’ler tarafından gerçekleştirilen baskı, zulüm, beyin yıkama, adam kaçırma, cinayet, suikast ve toplu intihar gibi şiddet eylemleri de bulunmaktadır. Yahudi ve beyaz olmayanlara karşı nefretin önemli bir yer tuttuğu Hıristiyan Kimliği Hareketi ile bağlantısı bulunan Timothy McVeigh’in 19 Nisan 1995’te Okla-homa’daki Hükümet Binasına düzenlediği bombalı saldırı eylemi, 1995 yılında Aum Shinrikyo Hareketi’nin Tokyo metrosunda gerçekleştirdiği sarin gazı saldırısı, Yahudiler arasındaki en köktenci hareket olarak tanımlanan Gush Emunim üyelerinin Filistinli belediye başkanlarına yönelik suikast girişimleri, 2000 yılında On Emrin Restorasyonu Hareketi’nin dahil olduğu birtakım cinayet ve intihar eylemleri bunlardan bazılarıdır.
Hangi kültür ve dini gelenekte ortaya çıkarsa çıksın YDH’lerin zaman zaman şiddet eylemleriyle kendilerinden söz ettirmesi, cevaplanmayı bekleyen pek çok soruyu da beraberinde getirmek-tedir. Bu bağlamda “YDH’lerde ortaya çıkan şiddetin temel daya-nakları nelerdir, bunlar arasında teolojik unsurlar da bulunmakta mıdır?” sorusu bu çalışmanın en temel problemini oluşturmaktadır. Bu temel probleme bağlı olarak ayrıca YDH’ler ile şiddet arasında doğrudan bir ilişki bulunmakta mıdır, Eğer varsa bu ilişkinin boyutu nedir, Şiddet eylemleri açısından daha fazla ön plana çıkan hareketler var mıdır, Varsa bunlar hangileridir, YDH’lerde hangi tür şiddet eylemlerine rastlanmaktadır, YDH’lerde uygulanan şiddet kimlere dönüktür, Üyelere mi yoksa üye olmayanlara karşı mı şiddete başvurulmaktadır, YDH’lerde şiddeti meşrulaştırmaya yönelik söylemlere yer verilmekte midir şeklindeki sorulara da yanıt aranmaya çalışılacaktır.
Farklı bir hayat tarzı, farklı değerler, farklı inanç ve ibadetlerle ortaya çıkan YDH’leri anlama ve açıklama noktasında Batıda farklı dillerde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Çoğunluğu XX. yüzyılın son 20 yılında gerçekleştirilen ve XXI. yüzyılın başında da artarak devam eden bu çalışmalar, Batıda bu alanla ilgili kapsamlı ve zengin bir literatürün oluşmasını sağlamıştır. Bu literatür incelendiğinde, özelde YDH-şiddet ilişkisini ele alan ve yukarıdaki sorularla gündeme gelen hususları açıklamaya yönelik olarak kaleme alınan çalışmaların da ciddi bir yer teşkil ettiği fark edilmektedir. Ancak YDH’ler konusundaki çalışmaların son yıllarda artış gösterdiği ülkemiz için aynı şeyi söylemek pek mümkün görünmemektedir. Şüphesiz bunda YDH’lerin ilk olarak Batıda ortaya çıkması ve Türk toplumuna yönelik henüz olumsuz bir etkisinin görülmemiş olmasının önemli bir rolü bulunmaktadır.
Gerek Batı gerekse Uzak Doğu kökenli hareketlerin ülkemizde faaliyet göstermesinin yanı sıra bu hareketlere ilişkin sansasyonel haberlerin yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte YDH’ler konusu, Türkiye’nin gündemini de meşgul eden ve çeşitli tartışmalara yol açan konulardan birisi haline gelmiştir. Bu doğrultuda YDH’lere yönelik ilgi artmış ve araştırmacılar konu ile ilgili çalışmalar yap-maya başlamıştır. Ancak ülkemizdeki çalışmaların Batıdakilere kıyasla oldukça dar bir çerçevede geliştiği de yadsınamaz bir gerçekliktir. Zira ülkemizde gerek konu ile ilgili yayınlanan telif kitap ve makaleler gerekse çeşitli üniversiteler bünyesinde yaptı-rılan tezler incelendiğinde, daha ziyade YDH’leri tanımlamayı ve tanıtmayı hedefleyen çalışmalar ile Satanizm, Moonculuk, Sayentoloji, Ufoculuk, Hare Krishna, Teosofi ve Yeni Çağ Akımları gibi bazı spesifik hareketleri konu edinen deskriptif çalışmaların ön plana çıktığı görülmektedir.
Hikmet Tanyu’nun Yehova Şahitleri, Mustafa Bıyık’ın Küresel Bir Din Projesi Olarak Moonculuk, Ahmet Güç’ün Satanizm isimli kitapları ile Ekrem Sarıkçıoğlu’nun “Sayen-toloji Mezhebi Kurucusu ve Öğretisi”, Ali İhsan Yitik’in “Hare Krişna Hareketi”, Nasuh Günay’ın, “Dünya Kardeşlik Grubu (Piramitçiler veya Mevlanacılar)”, Ali Rafet Özkan’ın “Teosofi ve Yeni Çağ Hareketi” başlıklı makaleleri örnek olarak zikredilebilir.
YDH’ler olgusunun farklı açılardan daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunan bu çalışmalardan bazılarında, özelde YDH-şiddet ilişkisine de değinilmektedir. Bu çerçevede konuyu doğrudan ele alan özellikle iki çalışma dikkat çekmektedir. İlki, Mehmet Ali Kirman’ın 2010 yılında yayınladığı Yeni Dini Hareketler Sosyolojisi adlı çalışmasında yer alan “Yeni Dini Hareketler ve Şiddet İlişkisi” başlığını taşıyan kısımdır. İkincisi ise 2014 yılında yayınlanan Yeni Dini Hareketler: Tarihsel, Teorik ve Pratik Boyutlarıyla Yeni Dini Hareketler: Tarihsel, Teorik ve Pratik Boyutlarıyla isimli editöryal çalışma içerisinde bulunan ve Adnan Bülent Baloğlu tarafından kaleme alınan “Yeni Dini Hareketler ve Şiddet: Şiddetin Yeni Adresi Yeni Dini Hareketler Mi?” başlıklı bölümdür. İlgili kitap bölümlerinin her ikisi de bütün YDH’lerin şiddet eğilimli olma-dığını vurgulamakla birlikte temelde şiddete başvuran bazı hareketler ile onların temel karakteristikleri üzerine odaklanmak-tadır. Dolayısıyla Türkiye’deki YDH literatürü içerisinde, YDH-şiddet ilişkisini kapsamlı bir şekilde ele alan bir çalışma karşımıza çıkmamaktadır. Bu bağlamda, ülkemizde YDH’ler ve şiddet konu-sunu, söylemlerde ortaya çıkmasından eyleme dönüştürülmesine, psikolojik boyutundan fiziksel yönüne, içe dönük uygulamalardan dışa dönük eylemlere kadar pek çok açıdan ele alan ilk geniş kapsamlı araştırma olması, çalışmamızı önemli kılmaktadır.
YDH-şiddet ilişkisinin farklı boyutlarıyla ele alınarak irdelen-mesi için YDH’lerin gerçekleştirdiği şiddet eylemlerinin sayılarının az olmasına rağmen uzun zaman insanların hafızalarından silinme-yecek nitelikte olması ve buna bağlı olarak YDH’ler denildiğinde kamuoyu algısında şiddet imgesinin oluşması durumu bile, tek başına yeterli bir gerekçe oluşturmaktadır. Ancak böyle bir araştır-mayı asıl önemli kılan husus, bu tür hareketlerin geçmişte olduğu gibi günümüzde de bir şiddet mekanizmasına dönüşebilme ihti-mallerinin olduğu gerçeğidir. Bu bağlamda çalışmamızın temel amacı da YDH’lerde şiddete yönelik söylemlerin yanı sıra şiddete neden olan faktörleri tespit etmek ve bu tespitlerden hareketle YDH’lerin şiddeti meşru kılan bir mekanizmaya dönüşüp dönüş-mediğini ortaya koymaktır. Şiddete eğilimli YDH’lerin temel karakteristiklerini belirleyerek günümüzdeki dini grupların benzer nitelikler sergileyip sergilemediğine dair birtakım ipuçları sunmak, araştırmanın bir diğer hedefini oluşturmaktadır. Zira elde edilen bu bilgiler, genelde dünyanın pek çok bölgesinde halen kıyasıya devam etmekte olan din ve mezhep savaşlarının mahiyetinin anla-şılmasına, daha özelde ise, Türkiye’nin toplumsal yapısı içerisinde ortaya çıkmış ve halen faaliyet sürdürmekte olan dini cemaat ve grupların şiddet potansiyeli hakkında sağlıklı değerlendirmelerin yapılabilmesine de katkıda bulunacaktır.
Bu çalışmada YDH’lerin şiddetle ilişkisi ele alınacağından, daha ziyade dinsel duygu, düşünce ve argümanlara başvurularak gerçekleştirilen şiddet türüne yer verilmektedir. Buna ilave olarak, şiddeti dar kapsamıyla ele alarak fiziksel şiddete ağırlık vermenin, fiziksel güç kullanımı haricindeki unsurların yol açacağı zararın göz ardı edilmesine neden olacağı düşüncesinden hareketle şiddeti geniş anlamıyla ele almayı tercih ettiğimizi belirtmek isteriz. Dolayısıyla bu çalışmada, kasıtlı olarak zarar verme amacı taşıması koşuluyla, dövme, yaralama, sakat bırakma, işkence etme, öldürme gibi fiziksel eylemlerin yanı sıra, fiziksel güç kullanımı içermeyen hakaret etme, küçük düşürme, tehdit etme, özgürlükleri kısıtlama gibi psikolojik açıdan zarara neden olan eylemler de şiddet kapsa-mında değerlendirilecektir. Ayrıca, şiddet çoğu zaman başkalarına yöneltilen bir eylem olsa da zaman zaman birey ya da toplumların kendi kendine yönelttiği bir eylem olarak da karşımıza çıkabil-mektedir. Bu açıdan birey ya da grupların başkalarına yönelttiği şiddet eylemlerinin yanında, bir grubun tamamının ya da bazı bireylerinin ciddi şekilde yaralanmasına ya da ölmesine neden olan toplu intihar eylemleri gibi kolektif şiddet eylemleri de çalışmanın kapsamına dahil edilmiştir.
YDH’lere ilişkin en temel tartışma alanlarından biri olan ve pek çok boyutu bulunan YDH-şiddet ilişkisi ele alınırken çalışmanın kapsamı, şiddet eylemleri bağlamında Batılı araştırmacılar tara-fından “büyük beş” olarak isimlendirilen Halkın Tapınağı, Branch Davidian, Güneş Tapınağı, Cennetin Kapısı ve Aum Shinrikyo hareketleri ile sınırlı tutulmuştur. Bununla birlikte metin içerisin-deki bazı başlıklar örneklendirilirken, konuyu çok uzatmamak adına bu oluşumların her biri tek tek ele alınmamış, ilgili meseleyi en çarpıcı biçimde resmeden hareketlere atıfta bulunulmuştur. Ayrıca konunun daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunması ama-cıyla zaman zaman çalışmanın kapsamına dahil olmayan YDH’lerle ilgili örneklere de yer verilmiştir.
YDH’lerin isimlerinin Türkçe karşılıklarının kullanılması konu-sunda üç tür yaklaşım sergilenmiştir. 1) Halkın Tapınağı, Güneş Tapınağı ve Cennetin Kapısı’nda olduğu gibi dilimize çevirme konusunda herhangi bir güçlükle karşılaşılmayan hareket isimle-rinin Türkçe karşılıkları verilmiştir. 2) Türkçe karşılığının bulunma-sında zorlanılan Branch Davidian ismi olduğu gibi kullanılmıştır. 3) Türkçe’ye çevirisi “Yüce Gerçek” şeklinde mümkün olmakla birlikte yaygın bir bilinirlik kazanmış olmasından dolayı Aum Shinrikyo’nun orijinal haliyle kullanılması tercih edilmiştir. Bu hareketlerin isimleri haricindeki yabancı kavramlara müracaat edilirken ise ilk geçtikleri yerlerde Türkçe karşılıkları, hemen ardından da parantez içerisinde orijinal isimleri verilmiştir.
Çalışmamız iki ana bölümden oluşmaktadır. Kendi içinde üç alt başlıktan oluşan birinci bölümde, önce şiddet olgusu ele alınarak şiddetin tanımlanması, kaynakları ve meşrulaştırılması üzerinde durulmuştur. Ardından din şiddet ilişkisi bağlamında geleneksel dinlerin içerdikleri şiddet unsurlarına değinilmiş, konunun daha detaylı bir şekilde analiz edilebilmesine yardımcı olması amacıyla din-şiddet ilişkisi ile ilgili öne sürülen bazı teorilere yer verilmiştir. YDH’lerin şiddetle ilişkilerinin incelendiği üçüncü kısımda ise ilk olarak barış ve şiddet söylemleriyle öne çıkan hareketler örneklen-dirilmiş, hemen akabinde de YDH’lerin şiddetle ilişkileri açısından bir sınıflandırması yapılmıştır. Son olarak da şiddet eylemleriyle öne çıkan, yukarıda isimleri zikredilen beş hareketin genel bir portresi çizilmeye çalışılmıştır.
Kendi içinde dört alt başlıktan oluşan ikinci bölümde, ilk olarak YDH’ler tarafından geliştirilen şiddet söylemleri incelenerek şid-detin hangi temellere dayandırıldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ardından teolojik unsurlardan sosyo-kültürel etkenlere kadar YDH’lerde şiddete neden olan faktörlerin tespit edilmesi yoluna gidilmiştir. Daha sonra, YDH’lerde ortaya çıkan şiddetin kimi zaman içe dönük kimi zaman da ötekine yönelik olmasından hareketle uygulanan şiddetin yönü ele alınmış, son olarak YDH’ler tarafından uygulanan şiddet türleri sıralanmıştır. Çalışmanın sonuç bölü-münde ise ilk iki bölümde elde edilen bulgular ışığında birtakım değerlendirmelere yer verilmiştir.