Tarih: 28.07.2025 15:17

Yokuş Yukarı Hayaller: Her Şeyi Başaramazsınız ve Bu, Olumsuz Bir Durum Değildir

Facebook Twitter Linked-in

Aydın Mertayak

Çocuk yetiştirme süreçlerinde yapılan temel hatalardan biri, özgüven kazandırma amacıyla çocuklara gerçekçi olmayan beklentiler aşılamaktır. Özgüvenin kendisi sorunlu değildir; ancak bireyleri, sahip olmadıkları niteliklere sahipmiş gibi büyütmek, onların kişisel sınırlarını tanımalarını ve gerçek potansiyellerini fark etmelerini engelleyebilir. Oysa sağlıklı destek, çocuğun gayretine, samimi niyetine ve somut başarısına dayandırılmalıdır.

Ne yazık ki günümüz eğitim sistemi, başarı kavramını dar kalıplara indirgemekte; çocukları çoğunlukla çoktan seçmeli sınavlara odaklanmış, psikolojik bağışıklığı düşük bireyler hâline getirmektedir. Bu yapısal zafiyetin yarattığı boşluk, uzun yıllardır popüler kültür tarafından "kişisel gelişim" başlığı altında süslenmiş, motive edici görünümlü ancak yanıltıcı söylemlerle doldurulmaktadır. Bu söylemlerin en yaygını şudur:

"İstersen yaparsın."

Bu ifade, ilk bakışta motive edici görünse de bireyde gerçekçi olmayan beklentiler oluşturarak, uzun vadede başarısızlık hissi ve hayal kırıklığına neden olabilir. Oysa gerçek şu ki: Birey her şeyi başaramaz. Bu durum ne bireysel bir eksikliktir ne de mutlak bir başarısızlık anlamına gelir.

İnsan, biyolojik, psikolojik ve toplumsal sınırlılıklara sahip bir varlıktır. Genetik yapı, zihinsel kapasite, fiziksel uygunluk, yaş, geçmiş deneyimler, çevresel etkenler ve sosyoekonomik koşullar; bireyin yaşamındaki yönelimlerini büyük ölçüde belirler. Bu unsurları göz ardı ederek "herkes her şeyi başarabilir" demek, bireyin potansiyelini yüceltmekten ziyade onu gerçeklikten uzaklaştırır. Tavuk anatomisine sahip bir canlının kartal gibi süzülmesi nasıl mümkün değilse, her bireyin her alanda üstün başarı göstermesi de mümkün değildir.

Ve evet, tavuk da değerlidir — ama yere basmak koşuluyla.

Toplum olarak bireyleri, özellikle de gençleri, "hayallerinin peşinden koşmaları" yönünde teşvik ederken; yetenek, yatkınlık ve gerçeklik gibi belirleyici faktörleri yeterince dikkate almıyoruz. Aşağıdaki ifadeler, motivasyon kaynağı olarak sıklıkla tekrar edilmektedir:

– "Hayallerinin peşinden koş."

– "İnsanın isteyip de başaramayacağı hiçbir şey yoktur."

– "Senden yapanın ne fazlası var?"

– "En büyük yolculuklar ilk adımla başlar."

– "Başarı azmin gücündedir."

– "Açılmamış kanatların büyüklüğünü bilemezsin."

Oysa bilimsel bulgular, başarıyı yalnızca azimle değil; bilişsel kapasite, genetik yatkınlık, öğrenme biçimi, disiplin, zaman yönetimi ve en önemlisi yetenek ile ilişkilendirmektedir. Tüm bu faktörlerin bireyden bireye farklılık göstermesi, başarıya ulaşmanın tek tip bir yolu olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Bu bağlamda bireyin kendine şu temel soruları sorması önemlidir:

– Hangi alanlarda doğal bir yetkinlik sergiliyorum?

– Hangi etkinlikler sırasında zaman kavramını yitiriyorum?

– Hangi uğraşlar bana enerji veriyor, hangileri ise beni tüketiyor?

Bu sorulara verilecek dürüst yanıtlar, bireyin yönünü tayin etmesi açısından temel bir pusula işlevi görür. Aksi takdirde kişi, yanlış trene binmiş bir yolcu gibi camdan dışarı bakarak başkalarının duraklarına özenmekle yetinir.

Unutulmamalıdır ki, hayal kurmak değerli olmakla birlikte, bu hayalin gerçekleşmesi zahmetli bir sürecin ürünüdür. Bu süreçte bireyin yeteneklerini tanıması, eksiklerini kabul etmesi, keyif aldığı alanları tespit etmesi ve bu alanlarda sistemli bir çaba göstermesi gerekir. Yalnızca istemek yeterli değildir; bilimsel düşünce, kişiselleştirilmiş stratejiler ve süreklilik arz eden bir disiplin, gerçekçi hayallerin gerçeğe dönüşmesini mümkün kılabilir.

Bu durumda kişi, belki Everest'e değil; ancak kendisine ait olan zirveye ulaşabilir.

Hayat, enerjinin nereye yönlendirildiğine göre şekillenir. Uygun zemine yerleştirilen enerji gelişir; yanlış alana yönlendirilen enerji ise zamanla tükenir.

Bu, oldukça yalın bir gerçektir.

Peki, sistemin birey üzerindeki yönlendirme gücü ne düzeydedir?

Modern eğitim sistemleri, çoğu zaman bireylerin eğilimlerini dikkate almak yerine, onları kitlesel beklentilere göre şekillendirme eğilimindedir. Bu noktada "her şey mümkündür" anlayışı, özellikle eğitim sektöründe ticari bir meta hâline gelmiş; liyakatsiz fakat "uzman" pozisyonundaki aktörler eliyle gençlerin umutları üzerinden kurgulanan bir umut ekonomisine dönüşmüştür.

Sonuç olarak, her bireyin her hayali gerçekleşmeyebilir. Ancak doğru birey, doğru hedef ve doğru yöntem bir araya geldiğinde, başarı hem mümkündür hem de sürdürülebilirdir.

Önemli olan, bireyin gerçek potansiyelini tanıması ve bu potansiyelin istismar edilmesine izin vermemesidir.

Eleştirel düşün. Aldanma.

Ve kimsenin seni aldatmasına izin verme.

Kaynakça

Erden, M., & Akman, Y. (2020). Eğitim psikolojisi: Gelişim–öğrenme–öğretim. Ankara: Arkadaş Yayınevi.

Özyürek, R. (2018). Psikolojik danışma ve rehberlik: Kuramlar ve uygulamalar. Ankara: Pegem Akademi.

Selçuk, Z. (2009). "Eğitimde Umut Ekonomisi ve Gerçekçilik." Eğitim ve Bilim, 34(153), 5–9.

 


 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —